Genetik yapımız maddesel tarafımızın ipuçları, adeta kanıtlarıdır.
Fiziksel yapımıza dair özelliklerimiz bu genlerden gelir.. Bir de Psikogenetik genler yada Psikogenlerimiz vardır. Bunlar ne yazık ki zamanın teknolojik yeterliliği – tıbbi ve biyolojik yöntemleriyle görülemezler. Psikogenler; sistemimizde bulunurlar ve hayatımıza ciddi anlamda yön verirler.
Bu genler, üst nesillerdeki fiziksel olmayan sistemlerden gelen bir çok travmatik bilgiyi alt nesillere taşınmasında çok önemli rol alırlar. Bu genler çoğu kez inaktiftir ve sessizdir.
Kişinin doğumundan itibaren oluşturduğu bilgi alanında bulunan ve hayatı boyunca meydana gelen travmalar sonucu beliren bu genler aktive olur ve kişinin kendi travma alanından gelen travma ile eşleşirler..
Bunun sonucunda kişilerde hem fiziksel hemde psikolojik ve davranışsal değişimler oluşur.
Bu değişimler, genellikle kişinin belli bir yaşta kişiliksel yada bedensel değişimi olarak yorumlanır. Kişinin fizik yapısı değişir, genelikle kilo alır bedensel yapıda değişiklik olur, adeta kişinin fiziksel görüntüsü değişir.
Beden yapılarında tıpta kulladığımız genel bir yapı skalası vardır.. Astenik atletik ve piknik tip olarak tanımlanan yapılar genel insan tiplemesi olarak sınıflanır. Hint ve Çin tıbbında ise hava su ateş ve toprak tipi olarak adlandırılan beden tipleri vardır. Genel iki ekolün yapıları birbirine benzer astenik yada hava tipi çok zayıf genellikle minyon olurken, atletik tip sporcu görünümlü su tipi balık eti görünümlü toprak veya piknik tip ise şişman kalın bacaklı bel kıvrımı olamayan yapılardır.
Kişi, bu türde psikogenin aktif olmasıyla belirli bir zaman surecinde bir fiziksel tip değişimine uğrar. Buna bağlı olarak davranışsal ve kişiliksel yapı da bir sure sonra değişir.
Psikolojik ve davranışsal degisimle, kişi oldugundan daha farklı bir yapıya gelir. Daha öfkeli – tutucu ve duyarsız hale gelir.
Genellikle bu kişiliğin olgunlaşması olarak adlandırılır ama bu durumun asıl sebebi benim gözlem ve çalışmalarımla elde ettigim bulgulara göre; aktive olmuş psikogenlerdir.. Yine çalışmalarımdan elde ettigim sonuclara göre bu fizyopatolojik ve psikopatolojik değişim; kişinin sistemlerinde kronik bir hastalık yapmadığı müddetçe “tedavi edilebilir” bir durumdur.
Bu konu meslek profesyonelleri icin tartışmaya açıktır.